20 Temmuz 2012 Cuma


DÜNYADAN İMANLA ÇIKMAK

Kur’an’ın mucizevî özelliğinden biri de onun bütün zamanlara hükmetmesidir. Yani Kur’an, kelam-ı ezelî olması hasebiyle her zamanda her insanın her ihtiyacına bakar, cevap verir. Tabir-i diğerle Kur’an benim bütün zamanlarda bütün ihtiyacıma bakar. Hatta Kur’an’ın her ayeti ve belki her kelimesinde bu hususiyet var, diyebiliriz. Her ayet doğrudan doğruya beni muhatap alır ve benimle konuşur, Rabbim kelamını kalbime fısıldar. Kur’an’ın bu hususiyeti onun ezelî ve zamanlar üstü mahiyetinden ileri gelir. Kur’an’da bu hususiyet olduğu gibi ahlakı Kur’an olan ve hatta “yürüyen Kur’an olan Muhammed asm.’ın sözlerinde ve dualarında da bu hususiyet var, diyebiliriz. Yaratıcı’yla konuşması hasebiyle ve O’ndan vahiy alması dolaysıyla her fiili ve her kavli Yaratıcı’nın onayından geçmiş olan ve miraçta zamanlar üstü seyahatle gayb-aşina bir bakış kendisine ihsan edilen bir nebinin sözlerinde de aynı hususiyetlerin bulunması gerekir.

Bu anlamda bir peygamber (Mecmuat-ülAhzap’ta Hz. Âdem’induası olarak Resulullah rivayet etmiş.) duası olarak rivayet edilen ve “ceddidüimanekümbilailahe illallah” hadisinin tercümanı mahiyetinde algıladığım ve de tahiyyatın sonunda namazdan çıkarken okunması tavsiye edilen “Rabbena la tuhricnamineddunya ila ma şehadeti vel iman” sözü üzerinde tefekkür ederken kalbime ve fikrime ihsan edilen manaları sizinle paylaşmak istiyorum.

Bir namaz sonrası kendi kedime, neden bu duanın namazdan sonra okunması tavsiye edilmiş, diye düşündüm. İfade mealen “Rabbim beni dünyadan iman ve şahadetsiz çıkarma.” anlamına gelmektedir.Kendimce dünyadan çıkmakla namazdan çıkmak arasında bağlantı kurmaya çalıştım. Bu bağlantıyı düşünürken Risale’deki yukarda ifade edilen hadisin izahı geldi. Her an tecdit anlamındaki“İmanınızı lailaheillallahla tecdit ediniz.” emrini düşündüm. Her an yaratılan her an farklı ayetin muhatabı olan maddi vücudumun bütünlüğünü ve devamına vesile olan ruhumun imanla yeniden yeniye tanışıp marifetullah merdivenini tırmanışını yani kalbin amelini sürekli yenileyişini düşündüm ve aklıma ve kalbime bir takım manalar ihsan edildi. Aklım tasdik etti kalbim mutmain oldu.

İnsanın cennetten çıkarılışının bir anlamı da içinde yaratılmış olduğu cenneti ve her yönüyle donatılmış olduğu ilahî isimleri fark etmek ve onlara şahitlik etmektir, diyebiliriz. Yani şiddet-i zuhurundan tesettür etmiş olan hadsiz esma ve sıfatla mücehhez olan azamet-i ilahiyeyi perdeler ardından müşahede etmek, zıtlıkların içinde fark etmek için dünyaya inmektir. Dünyadaki vazifeniz Yaratıcımızı tanıyıp iman etmek ve O’nun hadsiz esmasına şahitlik etmektir. İman ve şahadettir. Dünyaya bunlar için gönderilen insanın bunları elde ederek çıkması insaniyetinin gereğidir. O yüzden bu dua vazifemizi yapıp dünyadan ayrılalım, manasında bir taleptir. Hayatımızı anlamlandıran bir taleptir. Peki bu dua sadece ölüm anıyla mı sınırlı kalmalı? Her an tecdit eden ve yeniden yaratılan, her an hayat ve memata daimi maruz kalan mevcudiyetimize bakan yönü yok mu?

Namazın sonunda okunuyor oluşu benim kalbime “mutlaka olmalı” dedirtti. Ben de o hissin izini sürdüm. Cennette yaratılan ve cennet için yaratılan ruh, her an ceset vasıtasıyla dünya ile temastadır. Gözle, kulakla, koklama duyusuyla, teniyle, bedeniyle, kalbiyle,sırrıyla; acısında, eleminde, sevincinde, lezzetinde, tefekküründe, tezekküründe; gülmesinde, ağlamasında,sükûnunda, sukutunda, hareketinde, hissiyatında sürekli dünya ile temas içinde olan insan ruhunun bu hakikatle münasebeti daimi olmalıdır. Nasıl her şey kendi Rabbini ve Halıkını bize tanıtıyor ve Yaratıcı bizden bunlar için tanıttığı esmasını görmemizi ve tanımamızı istiyor.Zira onun için yaratmış.O zaman bizim de her temasta orada tezahür eden esmayı görüp tasdik etmemiz ve şahit olmamız gerekir. Bu anlamda bu duayı her anımıza bakan yönüyle edebiliriz.

“Rabbim! Bu yılımı içinde tezahür ettirdiğin esma, sıfat ve şuunatına iman ve şahadetle kapa. Rabbim, bu ayı benim hakkımda iman ve şahadetle bitirmeyi nasip et. Rabbim! Haftam sana iman ve şahadetle son bulsun. Bu günümden senin esmanın aklımla tanınması ve amele geçirilmesi suretiyle kalbimin tasdikiyle dünyadan ayrılmayı nasip et. Her çıkışım beni cennete ulaştırsın, cennetin tasdiki ile neticelensin. Yeni yeni muhatabiyetler, sana olan imanımı tazeleyen levhalara dönüşsün.” diyebiliriz.

Evet, maden iman ve şahadet olmadan cennete ulaşılmaz, o hâlde her temas bu imanı iktiza eder ve her ilişki şahadetin konusu olur.
Gözüm gülün zahirine dokunduğu an kalbim ve ruhum onun güzelliğine meftun olur. O güzelliği kalbime tanış kılanı tanımak ve şahadet etmek için dünyaya gönderilen çiçek, Cemil olan Rabbini tanıttırmak suretiyle görevini ifa eder. Bana düşen aklımı, kalbimi ve bütün duygularımı kullanmak suretiyle o Cemil’e iman edip tüm duygularımla şahit olduğumun ikrarı olmalıdır.

Tadın taşıyıcısı olan nimet, dilime dokunurken yani dünyevî bir temas vuku bulurken midem, açlığın giderilmesine bizzat şahit olur. Aklım O’nu tefekkür eder, kalbim O’nun bekasına şahit olur ve O’nu bulmakla itminana ulaşır. Sırrım O’na olan iştiyakını ilan eder O’na kavuşmayı arzu eder.
Cesedim dünyadan çıkarken ruhum O’na uçar. İmanın ve şahadetin taşıyıcısı olarak cenneti zevk eder. Böylece insaniyetim tahakkuk eder. Yoksa her an, her olay, her ilişki abes olur. Ardında elemini takarak ruhuma, aklıma ve kalbime cehennem ağırlığında bir yük bırakır. İnsaniyetim anlık vücutların ve ebedî ıstırapların taşıyıcısı bir esfele dönüşür.

Evet, bu anlamda dünya ile her temas, iman ve şahadeti iktiza eder. Günlük yaşayışın bir özeti olan ibadetin sonunda bu duayı yapmak o zaman çok daha anlamlı olur. Hatta namazın kendisi de zahirî cihetle dünyevîdir, yani hareket ve fiil itibariyle. Onu namaz yapan ve müminin miraca çıkmasını sağlayan bir binek olmasını netice veren iman ve şahadettir. Namaz, dünyadan çıkışların bir mecmuasıdır. Gün boyunca yada iki namaz arasında vuku bulan çıkışlarda yapılan iman ve şahadetin cem olup Rabbe takdim edilmesidir. Ölümle biten hayat da hayatın genelinde yapılan iman ve şahadet ameliyesinin Rabbe takdimi manasında bir ibadettir. Rabbim tüm namazlarımızdan ve dünya ile ilişkilerimizden iman ve şahadet ile çıkmayı bize nasip ve müyesser eylesin.

Bu manalar o kelimat-ı tayyibenin sık sık zikri ve tekrarı ile akla ve kalbe ilham edildi. Ve ben bu tefekkürün nihayetinde Kur’anî ve nebevî kelimatın mübarekiyetine ve zamanlar üstü bir mahiyet ihtiva ettiğine bir kez daha bizzat iman ve şahadet ettim. Rabbime dünya ile temasım adedince şükrettim.
Son sözüm:
Elhamdulillah ala külli hal sivelküfriveddalal. Her anım ve zerrelerim ve de onların bileşiminden hâsıl edilen mevcudiyetler adedince Rabbime hamdederim.

Rabbim! Bizi imansız ve şahadetsiz dünyadan ayırma. Âmin!

Abdurreşid şahin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder