ALLAH’I NASIL
RAZI EDELİM!
“Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.”
Ayet meali
NASIL MI RAZI EDELİM? Kendi yaptığımızdan razı olarak. Ne demek yani, kendi yaptığımızdan
razı olursak Allah ta bizden razı olur mu demek istiyorsun, diyebilirsiniz. Ben
de evet, bence bu rızanın ilk basamağıdır derim.
Bunu bir örnekle açıklayayım: Babanız bir ayakkabı almak için size kaliteli bir
ayakkabı alacak kadar bir para vermiş olsun. Siz parayı aldınız ve ayakkabıcıya
gittiniz. Görünüşüne, rengine ve modeline ve hatta markasına aldandığınız bir
ayakkabıyı denemeden almak istediniz. Satıcı da hakiki deri ve orijinal diye
sizi ikna etti. Siz inanarak eve gelip giydiğinizde ayakkabının sıktığını fark ettiniz.
Zamanla açılır diyerek giyindiniz. Akşam eve dönünce bembeyaz çorabınızın
renklendiğini gördünüz. Biraz pişmanlık hissetmeye başladınız , acaba
kazıklandım mı diye şüphelenmeye başladınız. Ama ona da bahane bularak, olsun
ben de renkli çorapla giyerim dediniz ve ertesi sabah giymeye devam ettiniz. O
gün yağmur yağdı ve sizi yolda yakaladı. Ayakkabınız ıslandı ve bir müddet
sonra su aldığını hissettiniz. Eve geldiğinizde ayakkabının açılmış olduğunu
fark ettiniz. Ne hissedersiniz. “çakmaymış”… dersiniz değil mi? Meğer 150
liraya 15 liralık çakma bir ayakkabı almışsınız. Şimdi soruyorum size
yaptığınız alışverişten siz razı oldunuz mu? Hayır. Peki babanızın razı
olacağını düşünüyor musunuz? Hayır. Babanız sizi memnun etmek için o parayı
verdi ve siz yaptığınız alışverişten razı olmadınız. Nasıl babanızın razı
olasını beklersiniz.
Aynen bu
misalde olduğu gibi, Yaratıcımız bize hadsiz değerli duygular, duyular organlar
hisler vs. vermiş. Bize bunlarla ebedi saadeti satın almamızı murat etmiş. Eğer
biz yaptığımızdan kendimiz memnun kalmazsak vicdanımızı ikna edememişsek nasıl
yaratıcımızın razı olmasını bekleriz. O bizim razı olmamız için hayatı , ömrü,
ve sahip olduğumuz her şeyi verdi biz bunlardan saadet ve mutluluk devşirememişsek
nasıl rabbimizin rızasını bekleyebiliriz. Biz kendimizden razı değiliz ve
yaptığımızı beğenmiyoruz ki rabbimiz beğensin. O halde rabbimizi razı etmenin
birinci merhalesi kendimizi yani vicdanımızı razı etmek.
Ayakkabıcı örneğine
geri dönelim. Burada iki türlü tavır sergileyebiliriz. Ya alçak ayakkabıcı beni
aldattı diyerek sorumluluktan kurtulup kendimizi aldatabiliriz. Ama bu züğürt
tesellisinden ileri gitmez ve bizi sorumluluktan kurtarmaz. Vicdanımız ikna
olmaz. Ya da kendi hatamızı anlayarak
sorumluğu üslenip, yeterince araştırmadan kalitesini test etmeden sorup soruşturmadan
zahire aldandığımızı kabul ederiz. O zaman belki babamıza gider ve hatamızdan
dolayı affedilmeyi umarız. (Bize düşen vazifeleri yaptıktan sonra, yine de aldatılmışsak
o başka mesele vicdan ondan rahatsızlık duymaz. Ben görevimi yaptım diye
teselli bulabilir. Bu durumda babanız size yeni ayakkabı parası verebilir.)
Şimdi örneği
yeniden ele alalım. Babanız para vermiş ve siz parayı aldıktan sonra babanıza:
babacığım ben ayakkabıdan anlamam, kaliteli kalitesiz; deri yada meşin; marka
yada çakma anlamam ne yapayım dediniz ve babanız da size ayakkabıdan anlayan
birin tavsiye etmiş olsun. Sizin
önünüzde yine iki alternatif var; ya tavsiyeye uyarsınız yada kafanıza göre
takılırsınız. Burada kafanıza göre takılırsanız babanız bunu duyduğunda bundan
hoşlanmayacağını bilirsiniz rahat etmezsiniz. Yani yine razı olmadınız ki
babanız razı olsun. İkinci durumda babanızın tavsiye ettiği kişinin tavsiyesine
uyarsanız her iki durumda da gölünüz rahat olur. Sorumluluktan kurtulmuş
babanızı razı etmiş olursunuz.
İşte bu
misalde olduğu gibi rabbimiz de bize bizden nasıl razı olacağını açıklamış ve
bize bir resul göndererek bize eğer beni seviyor ve razı etmek istiyorsanız
resulüme uyun ki ben de sizi sevip razi olayım. Ona ne kadar uyup uymadığımızda
kriter yine vidan vicdanımızı razı etmişsek ona doğru şekilde uymuşuz demektir.
Zaten insan bilmediğinin sorumlusu değildir.
Misali şöyle devam ettirelim. Aslında parayı
veren babanız. Dükkân da babanıza ait ve dükkân sahibi babanızın isteğine göre
davranıyor. Tavsiye ettiği kişi de sizin ve babanızın hoşlanacağı şeyi öneriyor
size.
Bu temsili
hakikate uygulamak ta size kalsın, arife tarif gerekmez. Benden sadece ip
uçları: başımıza gelen her şey, her hal her hareket ve bize muhatap edilen eş,
dost, düşman herkes ve onların tavırları nerden geliyor? Eğer bunlardan şekva
ediyorsak unutmayalım ki Allah’ın memurlarından şekva ediyoruz. Kâinattaki
eserleriyle sonsuz hikmet ve rahmet sahibi olan Allah’tan geliyor her şey. O
onları yaratmaya razı olmuş, peki ya biz onları kabule razı mıyız?
Allah’ım.
Kalplerimizi iman ve Kuran nuruyla nurlandır.
Biz yalnız
sana muhtacız. Mutlak acz ve fakrımızı fark ettirmek suretiyle bizi zengin kıl.
Zira zenginliğimiz sana duyduğumuz acz ve ihtiyaca baktığını anladık. Bizi senden müstağni olduğumuz zannıyla hakiki
fakre düşürme. Bizi kendi havl ve kuvvetimizden beri kılıp senin havl ve
kudretine tabi olan kullarından eyle. Âmin.
Abdurreşid
şahin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder