HANNAN VE MENNAN
İSMİNİN KALBİMDEKİ ÇAĞRIŞIMLARI
“El-Aman
el-Aman!
Yâ Hannan! Yâ Mennan! Beni günahlarımın hacaletinden kurtar!
El-Aman
el-Aman! YâHannan! Yâ Mennan! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halas eyle!
Beni
çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar, yerimi genişlettir.” SAİD NURSİ
Üstad’ın
Münacat adlı eserinde yer alan bu dualar üzerine tefekkür ederken “Beni
günahlarımın hacaletinden kurtar.”, “Beni günahlarımın ağır yükünden halas eyle.”,
“Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar.” ifadeleri ile Hannan ve
Mennan isimleri arasında ne tür bir ilişki olabilir diye düşündüm. Bu ilişki
üzerinde düşünürken hayalimde babamla yaşamış olduğum bir olay canlandı. Baktım
orada yaşadığım olayın buradaki ifadeyi anlamaya vesile olan yönleri var.
Hadise şöyleydi:
Köyümüz
Karadeniz sahilinde küçük bir köy. Babam denize kendisinden yada annemden izin
alarak girmemize izin vermiş fakat denizin içine doğru yayılan dev kayalıklara
gitmemizi yasaklamıştı. Zira bizler çok küçüktük üstelik de henüz yüzme
bilmiyorduk. Kayalar tehlikeliydi, kayıp denize düşebilir ve boğulabilirdik. Allah,
dağı denizin içlerine doğru uzatırken bir yandanda dağın ortalarında
kayalıkların içine doğru bir girinti yaratmıştı. Bu girinti sayesinde insanlar
değişik yüksekliklerden denize atlayabiliyorlardı. Hatta aşağıdan yukarıya
doğru sıralanıyorlar ve sırayla denize atlıyorlardı. Kayalığın en alçak kısmı bir
metre, en yüksek kısmı 10-12 metre kadardı. Özellikle turistlerin geldiği
zamanlarda insanlar denizde geçen kayıklara gösteri yaparlar, sırayla bu
değişik yükseklikteki kayalardan atlarlardı. Dolaysıyla oraya gidip denize
atlayanları seyretmek büyük bir zevkti. Ben oraya küçüklüğümde babamla birçok
kez gitmiştim. Yine bir gün büyükler oraya atlamaya gitmişlerdi. Babam köyde
yoktu, genelde şehirde çalıştığı için evde çok bulunmazdı. Canım oraya gitmeyi
çok istiyordu. Gençlerin denize atlarken bağırışları uzaktan geliyordu. Orada
olanları çok merak ediyordum. Sonunda oraya gitmeye karar verdim. Kayalığın
denize uzanmış eğimli yerlerinden geçmem gerekiyordu. Özellikle bir bölge
oldukça kaygan olabiliyordu. İşte tam oradan geçerken kaydım ve denize düştüm.
İçimde yassak bir şey yapmanın korkusuyla birlikte kesin yakalanmış olduğum
hissi birlikte depreşirken denizde depreşmek aklıma gelmedi. Mucizevî bir
şekilde hiç kımıldamadım ve eğik kayada göğermiş olan yosunlara tutunarak
oradan birilerinin geçmesini bekledim. Eğer panik yaparak çırpınsaydım büyük
bir ihtimalle boğulmuş olacaktım. Zira o anda orada kimseler yoktu. İnsanların
bulunduğu yer de kayaların arkasında olduğu için sesimi duymaları bir hayli
zordu. Bana çok uzun gelen fakat tahminimce beş dakika kadar orada bekledim.
Köyden bir genç oradan geçerken beni gördü ve elimden tutarak yukarı çekti. Hiçbir
şey diyemeden oradan uzaklaştım.
Babamın
olanları duymasından çok korkuyordum. Üzerim sırılsıklamdı. Bu hâlimle eve
gidemezdim. Annen çok kızar ve hatta dövebilirdi. Babama söylerse daha beter olur
diye düşündüm. Üzgün bir hâlde bulunduğum yerde uzandım. Uyumuştum, uyandığımda
üzerim tamamıyla kurumuştu. Sevinçle sahile, oradan da köy meydanına doğru
gittim. Biri babamın geldiğini söyledi. Ben o anda deldiğim yasağı hatırladım.
Babamdan dayak yememiş olmama rağmen ondan çok korkuyordum. Üstelik onu çok
seviyordum. Sevgisine ihanet etmekten çok korkuyordum. O an babama gözükmemeye
karar verdim ve oradan uzaklaştım. Fakat nasıl olduysa o beni buldu ve yanına
çağırdı. Onun olaydan haberdar olduğunu anladım. Yanına gittiğimde başımı
okşadı, hâlimi hatırımı sordu. İlçeden
getirmiş olduğu çikolatayı bana verdi. O olayı hiç gündeme getirmedi. Sevinçten
uçacak gibiydim. Sevincim elbette çikolata için değildi. Onun benim boyun eğip
hacaletle itirafımı beklemeden beni affetmiş olması ve suçumu yüzüme vurmadan
bana sevgi göstermesi, ona olan sevgimi kat kat daha arttırdı. İçim içime
sığmıyordu, mutluluktan uçuyordum. Neredeyse o cömertliği görmek adına iyi ki o
olay oldu diyesim geliyordu. İşte bu ve benzeri ihsanlar sayesinde babama çok
hürmet ederdim. Annem bir yere gitmemi istediğinde giderdim ama ayak sürüyerek
giderdim. İtiraz etmezdim ama pek istekli de olmazdım. Ama bana bir görev verse
de yapsam diye babamın gözünün içine bakardım. Beni bir yere gönderdi mi uçarak
giderdim.
Evet,
ne zaman yukarıdaki münacatı okusam aklıma babamla yaşadığım bu olay gelir. Onun
bana olan şefkatini ve cömertliğini düşünür, Hannan ve Mennan isimlerinin
anlamını bir nebze olsun fehmederim. Rabbimin bizi mahcup etmeden günahlarımızı
sayarak yada saydırarak yüz suyumuzu döktürtmeyeceğini ümit ederek bu isimleri
zikrederim.
Ey
Hannan ve Mennan olan Allah’ım! Bizim günahlarımızı yüzümüze vurmadan ve
huzurunda mahcubiyet yaşatmadan hatta başkalarının mübaşeretinden gelen
hacaletin zindanına düşürmeden temizle. Günahlarımızı yokmuş gibi say. Nefsimizin
Senin gibi Kerim bir Rabb’e karşı gururundan bizi beri kıl ve Senin kerem ve lütfuna
layık bir kullukla mukabele etmeyi bize nasip eyle.
Âmin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder