23 Ağustos 2014 Cumartesi

teşekkürler rabbim!

TEŞEKKÜRLER RABBİM!
“Allah gönderdiği çiçekler için cevap bekler.”
Ve kul cevap verir:
Ey Rabbim!
Bir bahar çiçeğin daha dünya sahnesinden veda ederken ben Sana bu güzel hediyen karşısında yeterince teşekkürlerimi iletememenin burukluğuyla bilgisayar tuşlarına dokunmaktayım. Evet Seni hakkıyla zikredemedik ve hakkıyla Sana ubudiyet edemedik. Ve yine bize sunduğun hadsiz nimetler karşısında Sana hakkıyla teşekkür edemedik. Zaten bunu yapmaktan da aciziz. Aczimizi ve kusurumuzu ilan ediyor, Senden avf-ı mağfiret diliyoruz.
Sana hamd ederiz ki Seni hakkıyla tesbih eden ve Sana hakkıyla teşekkürlerini sunan mukarreb meleklerin, salih kulların ve hadsiz mevcudatın var. Onlar seni layık olduğun sena ile övmektedirler. Ve yine sana hamd ederiz ki âlemlere rahmet olarak yarattığın Resulün Sana layık olduğun şükrü sunmakta ve senin şanına yakışır bir ubudiyetle sana mukabele etmekte. Biz de O’nun dediği gibi Seni sena etmekteki aczimizi izhar eder, Seni hakkıyla sena etmeyi yine Sana havale ederiz.
Evet, teşekkürler Rabbim. Gönderdiğin bahar çiçekleri için, onlarla âlemlere sunmuş olduğun nimetler adedince teşekkürler.
Çocukluğumda baharın gelişini küçük güneşçikler misali dallara doldurduğun mimozalardan haber alırdım. Güneşin güzelliğini sayısız güneşçiklerle haykıran mimozalar misali hadsiz esman, çiçeklerin yüzünde gülümser, mücessem kelimelerle gözlerde okunarak kalbime yol bulurlardı. Senin güzel isimlerini, bozulmamış fıtratıma okutup sevgini fısıldarlardı kalbimin kulaklarına. Bu sene de uzun zamandan sonra mimozaları gördüğümde fark ettim, baharı dünyamıza misafir edişini. Çocukluğumun saf heyecanını yaşadım o sarı güneşçikleri seyrederken. Daha sonra o güneşçikleri beyaz paketlerin içinde yeşil çimenlere serpmiş olduğun papatyalar müjdelediler baharı. Onun beyaz taç yapraklarıyla okşanan kalbim. Sarı kısmın spiral kıvrımlarında sonsuzluğa kapı açıp Sana giden yolları fısıldadı hayalimin kulaklarına. Ardından kır menekşeleri, derken laleler, hercai menekşeler, defodiller, mor salkımlar derken bahar gelini duvağını kaldırarak gülümsediler yüzüme rahmetinin tebessümünü. Kiraz çiçeğinin bolca gülümseyen pembe çiçekleriyle coşarak sayısız teşekkürler döküldü dudaklarımdan. Sonra elmanın ve ayvanın beyazın üzerine kondurulmuş pembemsi çiçeğinin mahcubiyeti misali Sana layıkıyla teşekkür edememenin mahcubiyeti bürüdü kalbimi. Yeşilin hadsiz tonlarında yapraklar ve her tarafı çepeçevre kuşatmış çiçekler imdadıma yetiştiler. Onların övgüleri yüreğime su serpti.
Ey Rabbim!
Eğer elimden gelse Seni öven hadsiz maddi ve manevi çiçekler gibi bütün zerrat-ı kainat ve mürekkebatı adedince övgüler, hamdler ve teşekkürler sunardım Sana. Evet, maalesef gafletim ve kusurlarım bunu yapmama fırsat vermiyor ama en azından niyet olarak istiyorum. Hiçbir şeye muhtaç olmayan ve hiçbir şeyin hakkıyla sena edemeyeceği Senden bu niyetimi yapmış gibi kabul etmeni diliyorum. Bunu istemeye beni cesaretlendiren ise Senin sevgiline söyletmiş olduğun “Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır.” sözüdür.
Ey merhameti bol olan Rabbim!
Beni önce mümin kullarının arasına al ve sonra da mukarreb melekler ve nebiler misali Sana yapılan övgüleri benim hesabıma da kabul eyle. Bu niyetimi amelimden say ve beni Sana çok şükreden, Seni çok zikreden ve Sana çokça ibadet eden salih kullarının zümresine kat. Beni Sana kulluktan uzaklaştıran engelleri benden uzaklaştır. Gafletimi uyanıklığa, âdetimi ibadete kalbeyle. Ve hadsiz günahlarımı hadsiz rahmetinle bertaraf eyle. Seyyiatımı kereminle hasenata tebdil eyle. Amin.

 

SU GİBİ AC(Z)İZ
  

BARDAĞIN İÇİNDE bir damla su. Bir aşağı bir yukarı gezdirdim onu. Sonra durup seyrettim. O damla , aczin ve fakrın en güzel ifadesi olan; muhtaç oluşun, isteyen oluşun, yalvarış halinin sözsüz ifadesi olan göz yaşını andırıyordu.


Doğrusu suyun tarifinde bile acz ve fakr saklı. Renksiz, kokusuz, tadsız, şekilsiz deriz ona . Sahip olmayışın, renksiz oluşun sembolüdür o. Sahiplenmeyen ve kendilerinden bir şeyleri olmayanların sembolü…
O, hadsiz nimete kavuşanlara Hadsiz Nimet Veren’in güzel bir aynasıdır.


Kendisi renksizdir.
Fakat onda bütün renkler görünür. Gökkuşağı onun minik ellerinde boyanır. Her mevsim farklı renklere bürünür. Yeşil elbiseler dokunur onda , ağaçlara libas olur. Rengarenk giysileri giyinen bahar hurileri onunla gülümser. Ziynetleri olan meyveler renkli bardaklarda sunulur bizlere.

Şekli ve biçimi yoktur.
Fakat bütün şekiller ve biçimler ihsan edilir ona. Hadsiz biçimli beyaz kar melekleri o mürekkeple çizilir. Onun yüzüne hadsiz nakışlar dokunur. Yapraklar, çiçekler, kelebekler, insanlar ve hayat onun harcıyla şekillenir. Girdiği her şeyin biçimini alır ve Biçimi Veren Sanatkârın sanatını gözlere okutur.

Kokusu yoktur.
Fakat bütün kokular onun lisanı halinde Rabbine olan teşekkürlerin ifadesi olur. Rabbin nimeti onun dilinde sevinç gözyaşlarıyla şükür tebessümüne dönüşür. O küçük damlacıklardan şükrün kokusu yayılır.

Tatsız olarak bilinir.
Oysa tatlılara tat veren şerbettir o. Tüm lezzetler onun ellerinde sunulur bize. Tat olunla ulaşır dile ve dillerin şükrüne vesile olur.


SU acz ve fakr libasına büründükçe Rahmet Sahibi Sâni, onu hadsiz nimetlere mazhar eder. Sahip olmadıklarının çokluğunca güzellikler yazar onun mürekkebinde. Acz ve fakr libasına bürünmüş saf su, safi Rahmet olur. Dillere rahmet okutur.

Su bize seslenir. Benim gibi renksiz, kokusuz, “ben”siz olursanız benim gibi, külli bir ayine olursunuz Rabbe. Evet su gibi acz ve fakr hamuruyla yoğrulmuş bir fıtratta Muhammed-ül Arabi (AS) gibi bütün isimlerin en güzel göstericisi külli bir ayine yazılır.

Su gibi acz ve fakr eken, bereket ve Rahmet’i biçer. Nasıl toprağa acz ve fakr duası olan suyu verirsek tohum bereketlenir ve rahmet olursa, göz yaşıyla aczini ve fakrını ifade edip amelini süsleyen bir kul da, berekete ve rahmete mazhar olur. Allah için bütün mahlukat adına dua edip gözyaşını akıtan bir gönül rahmet ve bereketle dolar. Hayatı rahmetin ve bereketin mücessem tezahürü olur ve ona ALEMLERİN RAHMETİ DENİLİR.

Bir şeyi olmayan suya her şeyi veren Rab, bize de su ile her şeyi vadediyor. Su gibi olursak tabi...

O zaman ey nefis! Rabbine karşı su gibi aciz ol ki aziz olasın!...